Avrupa’nın Savunma Çıkmazı: Türkiye ile Yeni Bir Dönem Başlıyor mu?
Avrupa, uzun yıllardır savunmasını büyük ölçüde ABD’nin kalkanına emanet etti. Bu durum, kıtadaki ülkelerin ekonomik büyümesini hızlandırdı, ancak askeri bağımsızlıklarını da zayıflattı. Bugün ise ABD’nin talepleri ve Rusya tehdidi, AB ülkelerini köklü bir değişime zorluyor.
Trump’ın Mesajı Net: Ya Ödeyin, Ya Kendi Başınızın Çaresine Bakın
Donald Trump, Avrupa’nın savunma için daha fazla ödeme yapması gerektiğini açıkça ifade ediyor. NATO üyelerinin harcamalarını artırmasını isterken, Ukrayna’ya sağlanan desteğin karşılığında doğal kaynak talep ediyor. Grönland ve Kanada üzerinde hak iddia etmesi ise ABD’nin küresel hakimiyet stratejisinin bir parçası.
AB’nin Savunma Açığı ve Türkiye Faktörü
Avrupa ülkeleri, kendi başlarına güçlü bir askeri varlık oluşturmak için yeterli kapasiteye sahip mi? Çoğu ülke için cevap hayır. Almanya’nın tankları bakımsız, Fransa’nın ordusu küçülüyor, İtalya ve İspanya ise savunma harcamalarını yıllarca ihmal etti. Ancak Türkiye, bu alanda dikkat çekici bir yükseliş gösterdi.
Savunma sanayisinde yerlileşme hamleleriyle SİHA ve İHA üretiminde dünya çapında bir oyuncu haline gelen Türkiye, aynı zamanda NATO’nun en büyük ordularından birine sahip. Avrupa, ABD’nin geri çekilme sinyalleri verdiği bu dönemde, Türkiye ile savunma işbirliğini artırmayı ciddi şekilde değerlendiriyor.
Türkiye-AB İşbirliği: Kazan-Kazan Senaryosu mu?
Türkiye, Avrupa’nın savunma sanayisi için kritik bir ortak olabilir. Avrupa ülkeleri, Türkiye’nin askeri teknolojisinden ve üretim kapasitesinden yararlanırken, Türkiye de Avrupa ile ekonomik ve siyasi ilişkilerini güçlendirebilir. Ancak bu işbirliğinin önündeki en büyük engel, AB-Türkiye ilişkilerindeki diplomatik gerilimler.
Avrupa Karar Aşamasında
ABD’nin desteğinin sorgulandığı bu dönemde, Avrupa’nın iki seçeneği var: Ya daha fazla ödeme yaparak ABD’nin korumasında kalacaklar ya da kendi savunmalarını güçlendirip yeni ortaklıklar kuracaklar. Türkiye, Avrupa’nın güvenliği için hiç olmadığı kadar önemli bir aktör haline geliyor. Şimdi soru şu: Avrupa, bu fırsatı değerlendirecek mi?