
BM Dağılma Tehlikesiyle mi Karşı Karşıya?
Arjantin’in Dünya Sağlık Örgütü’nden (DSÖ) çekilme kararı, uluslararası kuruluşlara olan güvenin giderek azaldığını bir kez daha gözler önüne serdi. Özellikle eski ABD Başkanı Donald Trump döneminde Washington’un DSÖ ve diğer küresel organizasyonlara karşı mesafeli tavrı, şimdi Javier Milei gibi liderler tarafından da benimseniyor. Bu durum, Birleşmiş Milletler (BM) ve ona bağlı kurumların geleceğini sorgulatan önemli bir gelişme.
BM ve bağlı kuruluşları, özellikle savaş bölgelerinde yetersiz kalmakla suçlanıyor. Suriye, Yemen, Filistin ve Ukrayna gibi kriz noktalarında BM’nin etkin bir çözüm sunamaması, kuruluşun işlevselliği konusunda ciddi şüpheler doğurdu. İnsan hakları ihlalleri, kitlesel göç dalgaları ve insani yardımların yetersizliği, BM’nin misyonuna ters düşen gelişmeler olarak görülüyor.
Öte yandan, büyük güçlerin kendi çıkarlarını korumak için BM’yi bir araç olarak kullanması, bağımsız karar mekanizmalarını felce uğratıyor. Güvenlik Konseyi’nde veto hakkına sahip beş daimi üye (ABD, Rusya, Çin, İngiltere ve Fransa), kendi politik çıkarlarını koruyarak çoğu zaman gerçekçi çözüm önerilerini engelliyor. Bu durum, BM’nin dünya barışını sağlama misyonunu yerine getirmesini zorlaştırıyor ve onu, sadece diplomatik açıklamalar yapan etkisiz bir yapı haline getiriyor.
Arjantin gibi ülkelerin BM’ye bağlı örgütlerden çekilmesi, bu küresel yapının geleceğini tartışmaya açıyor. Küresel çapta devletler, uluslararası kuruluşlara olan güvenlerini kaybetmeye başlarsa, BM’nin dağılması bile ihtimaller dahilinde olabilir. Bu noktada, uluslararası toplumun BM’nin reform geçirmesi yönündeki taleplerine daha fazla kulak vermesi gerekiyor. Aksi takdirde, mevcut düzenin çöküşü ve yeni bir küresel sistemin doğuşu kaçınılmaz hale gelebilir.