Çanakkale’nin Yenice ilçesinin tenha köylerinden birinde, ismi çok duyulmasa da, halk arasında bir efsane dilden dile dolaşır: Issız Cuma Mezarlığı. Bu mezarlık, uzun yıllardır gizemli olayların merkezi olmuş, özellikle akşam saatlerinde ürkütücü bir hava sarar etrafını. Kimileri, orada bir şeylerin yanlış gittiğini hisseder, kimileri ise mezarlığın huzursuz ruhlarının hâlâ orada olduğunu söyler.
Burası, yalnızca ölülerin gömüldüğü bir yer değil. İnsanların yaşarken korktukları bir bölgedir, çünkü mezarlıkta defnedilenlerin kaderi, yüzyıllardır hayatta kalanların aklını başından almıştır. Bir efsane anlatılır burada, hep bir ağızdan: Anneler ve bebeklerinin mezarları sürekli birleşir, sonra ayrılır. Bir an için o mezar taşlarını hayal edin. Annenin ve bebeğinin mezarlarının yeri her defasında değişir. Bir bakmışsınız, mezar taşları neredeyse bitişik, bir başka gün ise uzak bir köşede. Mezarlıkla ilgili yaşanan bu tuhaf olaylar, yıllar içinde kasaba halkının ruhunu sarmış, her gece bir tedirginlik havası yaratmıştır.
Zaman zaman mezarların yer değiştirmesi, yalnızca bir tesadüf mü? Yoksa gerçekten orada bir şeyler mi oluyor?
Halk, yıllardır bu konuda çeşitli yorumlar yapmış. Kimi, mezarın yer değiştirmesinin bir tür “gizli lanet” olduğunu söyler, kimileri ise bir tür “yapılmamış hesap” olduğuna inanır. Ancak, bu hikâyelerle büyüyen köylüler, gece olunca mezarlığın yakınlarına yaklaşmaktan bile korkar hale gelmiştir. Bir zamanlar mezarlığın yanında çalışan bir işçi, geceyi orada geçirmek zorunda kaldığında, sabah gözleri faltaşı gibi açılmış bir şekilde bulundurulmuştur. Hangi korku uyandırmıştı o kadar?
Bir başka köylü, bir gece mezarlığın yakınlarından geçerken bir ışık gördüğünü ve korkuyla yolunu değiştirdiğini anlatır. Ancak ertesi gün, o ışığın hiçbir izine rastlanamamıştır. Bir başka tanık, geceyi mezarlığın yakınlarında geçiren ve sabaha kadar gözlerini kapatamayan birinin anlattığı bir başka hikâyeyi paylaşır: “Gece saat üçte, mezarın taşları arasında bir hareketlenme oldu. Birkaç saniye içinde, taşlar sanki kendi yerlerini değiştirdi. Korku içinde geri çekildim, ama bir şeyin olduğunu biliyordum.”
Ve sonra, bu mezarlıkta hayaletler dolaşıyor. İddialara göre, anneler ve bebeklerin ruhları, yer değiştiren mezar taşları gibi, bu dünyadan tamamen geçememiştir. Onların bedeni ölüdür, ama ruhları bir biçimde bu dünyaya sıkışmıştır. Duyulan ayak sesleri, hıçkırıklar ve aniden devrilen taşlar, mezarlığa adım atan her insanın ruhunu ürperten birer hatırlatmadır.
Issız Cuma Mezarlığı, geçmişin acılarının, kaybolmuş hayatların bir yansıması gibidir. Zamanla silinmeye yüz tutmuş anıların, geçmişin ve kayıpların etrafında dönen bir döngü… O mezarlık, bir tür karanlık sırrı saklamaktadır, ve bu sırrı çözmeye çalışan her ruh, bir adım daha kaybolur.
Gece vakti yaklaşırken, mezarlığın karanlık silueti daha da derinleşir. Efsaneler, bir kez daha insanların içini ürpertir. Bu mezarlık, sadece ölülerin gömüldüğü bir yer değildir; bu topraklarda, yaşayanların korku ve kaygıları da gömülmüştür.