
CHP ve Trollerinden ‘Neden Paylaşım Yapmadın?’ Zorbalığı! Boykot Çılgınlığı, Linç Kültürü ve Fiziki Saldırılar!
Türkiye’de siyasi atmosfer günden güne sertleşirken, Ekrem İmamoğlu’nun görevden alınması ve tutuklanmasının ardından CHP ve ona bağlı sosyal medya grupları tarafından başlatılan boykot kampanyası, dijital linçten fiziki saldırılara kadar genişleyen bir baskı dalgasına dönüştü.
İmamoğlu’nun tutuklanmasını protesto eden CHP, sürece sessiz kalan basın kuruluşlarını ve bu kuruluşların sahip olduğu diğer markaları boykot edeceğini açıkladı. Başlangıçta haklı bir tepki olarak görünen bu kampanya, ilerleyen günlerde büyük bir kaosa dönüştü.
Boykot Listesi: Mantık Dışı Seçimler ve Şiddet Olayları
Boykot çağrısı ilk açıklandığında birçok kişi mantıklı buldu. Ancak, liste detaylandırıldıkça, basın-yayın kuruluşlarıyla doğrudan ilgisi olmayan pek çok markanın da hedef alındığı görüldü.
Özellikle Coffee Lab gibi medya sektörüyle hiçbir bağlantısı olmayan işletmelerin listeye eklenmesi, sürecin tamamen siyasi bir baskı aracına dönüştüğünü gözler önüne serdi. Bir kafe zincirinin neye dayanarak boykot edildiği bile açıklanamazken, bu mekânlara gitmeye devam eden müşteriler sosyal medyada linç edilmekle kalmadı, bazıları fiziki saldırılara uğradı.
Coffee Lab şubelerine yönelik taşlı saldırılar ve tehditler gündeme geldi.
Mekânlara giden vatandaşlara hakaretler edildi, “hain” ilan edildiler.
Boykot edilen diğer markaları kullanan bireyler sosyal medyada hedef gösterildi, iş yerleri ve aileleri üzerinden baskıya maruz bırakıldı.
CHP’nin Linç Kültürü Yeni Değil: On Yıllardır Süregelen Baskıcı Zihniyet
Boykotun geldiği noktayı anlamak için CHP’nin geçmişten beri süregelen baskıcı zihniyetini hatırlamak gerekiyor. Kendisinden farklı düşünenleri dışlamak, susturmak ve hedef göstermek CHP’nin yıllardır uyguladığı bir taktik.
Parti içi muhalefeti bile tahammülsüzce tasfiye eden bir yapıdan söz ediyoruz.
CHP’ye muhalif gazeteciler ve akademisyenler yıllardır partinin kontrolündeki medya organları tarafından itibarsızlaştırıldı.
Bugün de aynı yöntemler, sosyal medya ve sokak baskısıyla sürdürülüyor.
Boykot çağrısında İpragaz gibi OYAK bünyesindeki şirketlerin yanlışlıkla Demirören Grubu’na ait sanılıp listeye eklenmesi, bu sürecin ne kadar aceleyle ve bilinçsizce yönetildiğini gösterdi.
Özgürlük Adına Zorbalık: CHP’nin İkiyüzlü Demokrasi Anlayışı
Boykot çağrısına katılmayanlar üzerinde kurulan baskılar, aslında CHP’nin gerçek demokrasi anlayışını da gözler önüne serdi.
İsrail’i desteklediği iddiasıyla Starbucks’ı boykot edenler, Coffee Lab’i boykot etmeyenlere saldırdı.
Demokrasi ve özgürlük adına yola çıkan bir hareket, bireylerin en temel tüketici haklarını bile hiçe sayarak insanları zorla belli bir çizgiye çekmeye çalışıyor.
İnsanlar hangi kahve zincirine gideceklerine bile özgürce karar veremeyecek mi?
Buradaki temel çelişki şu: İfade özgürlüğü yalnızca belirli bir kesimin mi hakkı? CHP’nin boykot ettiği markaları kullanmaya devam edenlere yapılan baskılar, aslında tam anlamıyla antidemokratik bir uygulama.
Sonuç: CHP’nin Dijital ve Fiziksel Linç Düzeni
Bugün yaşananlar, CHP’nin ve ona bağlı sosyal medya gruplarının yalnızca kendileriyle aynı düşüncede olmayanları değil, tarafsız kalmak isteyenleri bile hedef aldığını gösteriyor.
Sosyal medyada paylaşım yapmayanlara bile baskı uygulanıyor.
Boykot edilmeyen işletmelere saldırılar düzenleniyor.
Demokrasi adına hareket eden bir siyasi yapı, insanları sindirmeye yönelik taktikler uyguluyor.
Sonuç olarak, CHP’nin başlattığı bu süreç, bir hak mücadelesi olmaktan çıkıp, mahalle baskısına dönüşmüş durumda. Bu baskı mekanizmasının nereye varacağı ise, kamuoyunun tepkisine bağlı.
Çünkü unutulmaması gereken bir gerçek var: Gerçek demokrasi, herkesin kendi kararlarını özgürce verebildiği bir sistemdir.